Tarhana Çorbası
Tarhana çorbası günümüzde de hala sevilen çok eski bir yiyecektir ve Türk Mutfağı'nın tanınmış bir yemeğidir.
Tarhana Türk folk kültüründe türkü ve şiirlerde de pek çok kez yerini almıştır.
Yaz güneşinde olgunlaşmış bol hasat'ın ürünü olan tarhana, sabah kahvaltısı da dahil her öğün yenebilir.
Tarhanayı ilk kez Orta Doğu ve Anadolu'ya Doğu Asya'dan gelen Selçuk Türklerinin yaptıkları bilinmektedir.
Asyalı Türkler her türlü yiyeceği kurutarak saklamaya çalışmışlar ve yoğurdun saklanması için de Tarhana Çorbasını bulmuşlardır.
Büyük bir bölümü yoğurttan oluşan Tarhana Çorbası besleyicidir; ayrıca kuru toz şeklinde olduğu için de uzun süre saklanabilir. Yüksek besin değeri nedeniyle Selçuk ve Osmanlı ordusundaki askerlerin beslenmesinde sıkça kullanılmış ve hala da toplu beslenmenin yapıldığı yerlerde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Tarhana çorbasının bir çok türü bulunur. Anadolu'da en çok Kastamonu, Kahramanmaraş ve özellikle Uşak yöresinde yapılır.
Tarhanayı tüketen kültürlerde ismin nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler olsa da kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Yunan Mutfağında “tarhana” olarak tanınan tarhananın Balkan Mutfağına girişi Osmanlılar döneminde olmuştur. Anadolu da en çok kabul gören söyleni şudur:
Vaktiyle bir hükümdar seferlerinden birini yaparken, bir fakirin evine misafir olmuş. Sıkıntı içinde ne ikram edeceğini şaşıran köylü kadın çabucak bir çorba kaynatı vermiş.
Hükümdar kendisine ikram edilen çorbayı çok sevip, ev sahiplerine övgüde bulunarak "Bu ne çorbası?" diye sorunca, çorbayı hazırlayan kadın "Dar Hane çorbasıdır, kusura bakmayın. Afiyetle yiyin!" şeklinde yanıt vermiş.
(Dar Ev, Darda olan Ev, Yoksul Ev manasında...) Yapımı, saklanması ve pişirilmesi çok kolay hem de çok besleyici ve lezzetli olduğundan yerleşik ve göçebe kültürlerde kullanımı yaygınlaşan “Dar Hane” çorbasına zamanla “Tarhana” denmeye başlanmış.
Temel malzeme olarak yoğurt ya da ekşimik (bir tür ekşitilmiş süt) buğday ürünlerine katılır ve mayalanma yoluyla laktik asit oluşması sağlanır. Buğday ürünü olarak dövülüp kabuğu ayıklanıp buğday, un ya da bayat ekmek kullanılır.
Değirmenin icadından önce tarhana yapımında daha çok dövülmüş buğday ya da yulaf kullanılırdı. Bu yöntemde taneler önce ağaç tokmaklarla dibekte (bir tür büyük havan) un haline getirildiği için oldukça uğraştırıcıdır.
* Temel malzemeye nane, kırmızı biber, yeşil biber, domates, tuz, (istenirse soğan) eklenip büyük kazanlarda karıştırılarak pişirilir.
* Biraz soğuduktan sonra bir miktar daha un ve maya katılarak yoğrulur. Karışım daha sonra mayalanmaya bırakılır.
* Bu hamur büyük parçalar halinde bir kuru örtünün üzerine yayılır ve açık havada kuruması beklenir.
* Kuruduktan sonra büyük delikli eleklerden (kalbur) geçirilerek daha küçük taneler halinde tekrar yaygıda bırakılır.
* İyice kuruyunca daha küçük delikli eleklerden (kevgir) geçirilip toz haline getirilerek son bir kez daha yaygıda bekletilir.
* Kuruma tamamlanınca gözenekleri geniş kumaştan yapılmış bez torbalarda asılarak saklanır.
Hazırlaması çok kolaydır. Bize düşen tamamen el emeği ile yapılmış lezzetli tarhanayı sadece kaynatmak ve sonra afiyetle yemektir.
1 cay bardagi hazir tarhana Yeterince tuz 2 yemek kasigi yag ( Tereyagi veya margarin ) 1 buyukce domates ( Domates yoksa yarim kasik salca ) 1 doğranmış yeşil biber 4 su bardagı et suyu veya su.
1- Bir kapta bir bardak su ile tarhana eritilir.
2- Çorba pişirilecek tencereye yağı konur. Doğranmış biberler biraz yağda kavrulur, Tenceredeki yağ üzerine domates doğranır veya salca karıştırılır. Ateşte domates iyice öldürülür.
3- Üzerine tuz, 4 bardak et suyu veya yalnız su dökülür, kaynatılır.
4- Evvelce eritilen sulu tarhana kaynamakta olan tencerenin içerisine yavaş yavaş, karıştıra karıştıra dökülür.
5-Top top olmamasına dikkat edilir.
6- Tarhana tencerede tamamen eriyince kaynamaya bırakılır. 15 dk. kaynatarak pişmesi beklenir.
7-Kıvamı koyu olursa bir miktar kaynar su ilave edilebilir.
Kızarmış ekmek, turşu, nane, yeşil biber ve turp ile servis yapılabilir. Afiyet olsun.